“Miras Hakkınızı Bilin: Türk Miras Hukukunda Haklar ve Etkili Çözüm Yöntemleri”
“Miras Hakkınızı Bilin: Türk Miras Hukukunda Haklar ve Etkili Çözüm Yöntemleri”
Türk miras hukuku, ölen kişinin (murisin) malvarlığının yasal mirasçılarına nasıl dağıtılacağını ve bu süreçte hangi hakların korunduğunu belirler. Bu yazıda miras payları, sağ kalan eşin hakları, saklı paylı mirasçılar, tasarruf oranı ve tenkisi, vasiyetname şekillerini ve sonuçlarını, mirasın reddini ve murisin vefatından sonra yapılması gereken işlemlere sizler için ışık tutacağız.
Miras Payları
Türk Medeni Kanunu’na göre, mirasçılar kan hısımları, sağ kalan eş ve murisin vasiyetnamesinde belirttiği kişiler olabilir.
Mirasçılık sıfatını, mirasbırakanın arzusundan ziyade kanun hükümleri doğrultusunda kazanan kişilere yasal mirasçılar denir. Türk Medeni Kanunu’nun 495-501. maddelerine göre, yasal mirasçılar; mirasbırakanın kan hısımları, sağ kalan eşi, evlatlık ve evlatlığın altsoyu ile devletten oluşur. Bunların dışında kalan kişilerin (örneğin, evlilik dışı hayat ortağı) mirasçı olabilmesi, mirasbırakanın hukuka uygun bir vasiyetname veya miras sözleşmesi düzenleyerek bu kişiyi mirasçı olarak atamasına bağlıdır. Bu kişiler iradi mirasçılar olarak adlandırılır.
Yasal mirasçılar, öncelik sırasına göre üç zümreye ayrılmıştır:
• Birinci Zümre: Murisin altsoyu (çocukları, torunları vb.). Murisin çocukları eşit paylara sahiptir.
• İkinci Zümre: Murisin anne ve babası, bu kişilerin altsoyu (kardeşler, yeğenler vb.).
• Üçüncü Zümre: Murisin büyükanne ve büyükbabası, bunların altsoyu (amcalar, halalar, teyzeler, dayılar vb.).
Zümrelerde altsoylardan birinin bulunması, bir üst soydaki mirasçıların miras hakkını ortadan kaldırır.
Sağ Kalan Eşin Miras Payı
Sağ kalan eş, mirasçıların hangi zümreden olduğuna bağlı olarak farklı oranlarda miras hakkına sahip olur:
• Birinci zümre ile birlikte: Mirasın dörtte biri (1/4) sağ kalan eşe aittir.
• İkinci zümre ile birlikte: Mirasın yarısı (1/2) sağ kalan eşe aittir.
• Üçüncü zümre ile birlikte veya tek başına: Üçüncü zümre mirasçılar miras bırakanın büyükanne ve büyükbabası ile onların çocuklarıdır. Sağ kalan eş bunlarla birlikte mirasçı ise mirasın dörtte üçü onun olur. Miras bırakanın amca, dayı, hala ve teyzesi bu zümreye dahildir. Bunların çocukları (yani miras bırakanın kuzenleri) ise sağ kalan eşin yanında mirasçı olmazlar.
Saklı Paylı Mirasçılar, Tasarruf Oranları ve Tenkis
Türk Medeni Kanunu, belirli mirasçılara saklı pay tanıyarak miras bırakanın tasarruf yetkisini sınırlandırmıştır. Saklı paylı mirasçılar, miras bırakanın altsoyu (çocukları, torunları), anne-babası ve sağ kalan eşidir. Saklı pay kavramı, miras bırakanın ölüme bağlı tasarruflarda bulunması, örneğin vasiyetname düzenlemesi, durumunda önem kazanır. Miras bırakan, saklı payları dikkate almadan mirasının tamamını veya bir kısmını belirli kişilere ya da kurumlara bırakabilir. Miras hukukunun temel ilkelerine göre, miras bırakanın iradesine saygı gösterilmesi esastır. Bu nedenle, bu tür işlemler tenkis davası açılıp iptal edilene kadar hukuken geçerli sayılır.
Saklı Pay Oranları
• Altsoy için: Yasal miras payının yarısı saklı paydır.
• Anne ve baba için: Yasal miras payının dörtte biri saklı paydır.
• Sağ kalan eş için: Çocuklarla veya anne ve baba birlikte ise yasal miras payının tamamı, 3. zümreyle birlikte veya tek yasal mirasçı olması halinde ise saklı payının 3/4ü.
Bu düzenleme, saklı paylı mirasçıların miras bırakanın iradesine karşı korunmasını sağlar. Örneğin, bir kişi, saklı paylı mirasçılarının bu haklarına zarar vermeyecek ölçüde tasarrufta bulunabilir.
Tenkis Davası
Saklı paylı mirasçılar, mirasbırakanın saklı payları hiçe sayan tasarruflarına karşı süresi içinde harekete geçip saklı paylarını ihlal eden tasarrufun tenkisini talep etmedikleri sürece, söz konusu tasarruf, saklı payı ihlal ediyor olsa dahi geçerli sayılır. Miras bırakanın yaptığı tasarruflar, saklı payı ihlal ettiğinde, saklı paylı mirasçılar, saklı paylarının korunması için tenkis davası açma hakkına sahiptir. Tenkis davasında dikkat edilmesi gereken hak düşürücü süreler bulunmaktadır. Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.
Tenkis davasında, miras bırakan tarafından yapılan ölüme bağlı tasarrufların (örneğin, vasiyetname, miras sözleşmesi) saklı payı ihlal eden kısımları geçersiz sayılarak, bu kısımlar iptal edilir. Ayrıca, miras bırakanın sağlığında yaptığı ivazsız kazandırmalar (bağışlar) da tenkis davasına konu olabilir.
Ölüme Bağlı Tasarruflar (Verfügung von Todes wegen, Letztwillige Verfügungen)
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, belirli sınırlamalar çerçevesinde kişilere, malvarlıklarının ölüm sonrası akıbetini belirleme hakkı tanır. Bu tür işlemler "ölüme bağlı tasarruf" olarak adlandırılır ve iki ana türe ayrılır: vasiyetname ve miras sözleşmesi. Miras sözleşmesi (Erbvertrag), iki taraflı bir tasarruf iken, vasiyetname tek taraflıdır ve düzenleyen kişi tarafından tek başına geri alınabilir. Vasiyetnamenin iptali için lehine vasiyet yapılan kişinin rızasına gerek yoktur. Bu tasarruflar, miras bırakanın malvarlığını dilediği gibi yönetmesine olanak tanır ve miras paylaşımında esneklik sağlar.
Vasiyetname (Testament), bir kişinin ölümünden sonra malvarlığının nasıl paylaşılacağını ve son isteklerinin yerine getirilmesini belirleyen bir beyan niteliğindedir. Vasiyetname, kişinin bu arzularını açıkça ifade ettiği yazılı veya sözlü bir belge olabilir. Üç tür vasiyetname bulunur:
• Resmi Vasiyetname: Noter huzurunda yapılan ve resmiyet kazanan vasiyet.
• El Yazılı Vasiyetname: Miras bırakanın kendi el yazısıyla yazdığı ve imzaladığı vasiyet.
• Sözlü Vasiyetname: Acil durumlar gibi istisnai hallerde sözlü olarak yapılan vasiyet.
Bu türler, vasiyetnamenin şekline ve yapılış koşullarına göre farklılık gösterir.
Kanun, vasiyetnameler için belirli şekil şartları öngörmüştür ve bu şartlara uyulmaması durumunda vasiyetname geçersiz kabul edilir. Ayrıca, vasiyet yapma ehliyetinin bulunmaması da vasiyetnamenin geçerliliğini etkiler. Ancak, bu durumlar vasiyetnamenin doğrudan hükümsüz olmasına neden olmaz; geçersiz sayılabilmesi için iptal davası açılması gerekir. Uygun şekilde düzenlenmiş vasiyetnameler, miras bırakanın iradesini korur ve mirasın adil dağıtımını sağlar.
Ortak Vasiyetname (Berliner Testament)
Vasiyetname ile miras sözleşmesi arasında ortalama bir yer tutan Alman hukukunun “ortak vaisyetnamesi” (Berliner Testament) biçiminde bir ölüme bağlı tasarruf Türk hukukunda kabul edilmemektedir. Birlikte kaleme alınmış ve imzalanmış ortak bir vasiyetnamede eşlerin kaşrılıklı olarak, birbirine bağlı ve bağımlı ölüme bağlı tasarruflarda bulunmaları (korrespektives Berliner Testament) Türk hukukunda olanaklı değildir. Böyle bir ortak vasiyetname vasiyetname şekle aykırılı olur. Örnek: “Aramızda önce ölenin tek mirasçısı geride sağ kalanımız olsun.”
Eğer eşler birbirlerini mutlaka karşılıklı olarak mirasçı atamak istiyorlarsa ya da çocukları yararına karşılıklı olarak mirastan feragat etmek istiyorlarsa bu isteklerini ancak miras sözleşmesi biçiminde yaşama geçirebilirler.
Ancak özellikle Almanya’da sıkça ortak vasiyetnameler (Berliner Testament) karşımıza çıkmaktadır. Bu vasiyetnamelerin ayakta tutulup tutulamayacağı tartışmalıdır. Hakim görüşe göre ortak vasiyetnamede koşulları varsa, tarafların birinin münferit vasiyetnamesi olarak ayakta, geçerli tutulabilir. (Serozan/Engin Miras Hukuku, 251). Bu nedenle vasiyetname düzenlemeden önce veya hali hazırda bir vasiyetname var ise geçerli olup olmayacağı konusunda hukuki danışmanlık alınması yerinde olacaktır.
Miras Sözleşmesi
Miras sözleşmesi, miras bırakanın yaşam süresi boyunca diğer kişilerle yaptığı ve ölümden sonra geçerli olacak bir anlaşmayı ifade eder. Bu sözleşme ile miras bırakan, vefatından sonra malvarlığının nasıl paylaştırılacağını ve mirasçıların kimler olacağını belirler. Miras sözleşmesi, taraflar arasında karşılıklı rıza ile yapılan ve miras bırakanın malvarlığı üzerindeki tasarruflarını düzenlediği bir belgedir. Bu tür sözleşmeler, miras bırakanın vasiyetnamesinden farklı olarak iki taraflı bir hukuki işlem niteliği taşır ve tek taraflı olarak feshedilemez; ancak tarafların karşılıklı anlaşmasıyla sona erdirilebilir. Ayrıca, miras sözleşmesi, miras bırakanın anlaşmaya aykırı davranışları veya belirlenen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi gibi durumlarda iptal edilebilir. Miras sözleşmesi, miras bırakanın özel iradesine uygun olarak gelecekteki malvarlığı dağılımını düzenlemesine imkan tanır. Bu sayede, mirasın paylaşımı üzerinde daha geniş bir planlama ve düzenleme yetkisi sağlar.
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, yaşlılık veya hastalık döneminde bakım ve gözetim ihtiyacı duyan kişinin, belirli bir malvarlığını bakım sağlayacak kişiye devretmesi karşılığında yapılan bir anlaşmadır. Bu sözleşme, bakım sağlayan kişinin, bakım alacaklısına ölünceye kadar ihtiyaç duyduğu bakım, gözetim ve diğer gereksinimlerini karşılama yükümlülüğünü içerir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 612. maddesi gereği, bu tür sözleşmeler "miras sözleşmesi" şeklinde yapılmalıdır, aksi takdirde geçersiz kabul edilir. Sözleşmenin sona ermesi, tarafların anlaşması, bakım borçlusunun ölümü, iflas gibi nedenlerle gerçekleşebilir.
Ölüme Bağlı Tasarrufların İptali
Ölüme bağlı tasarrufların iptali, miras bırakanın hayattayken yaptığı ve ölümünden sonra geçerli olan tasarrufların, belirli hukuki nedenlerle geçersiz sayılması veya ortadan kaldırılmasıdır. Bu işlemler, mirasçılar veya diğer ilgililer tarafından mahkemeye başvurularak gerçekleştirilebilir.
Tasarrufların iptali için öne sürülebilecek sebepler şunlardır:
• Hukuki Ehliyet Yetersizliği: Miras bırakanın, tasarrufu yaparken hukuki ehliyeti bulunmuyorsa.
• İrade Bozukluğu: Miras bırakanın aldatıldığı, yanıltıldığı ya da baskı altında olduğu kanıtlanırsa.
• Hukuka ve Ahlaka Aykırılık: Tasarrufun, kamu düzenine, ahlaka ya da hukuka aykırı olması.
• Şekle aykırılık: Tasarrufun, yasal şekil şartlarına uymaması.
Bu nedenlerle açılacak iptal davası tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir. Yukarıda sayılan haller olması halinde ölüme bağlı tasarruf kendiliğinden hükümsüz kalmayacak olup ancak iptal davası açılırsa ölüme bağlı tasarruf örneğin vasiyetname iptal edilebilir.
Vasiyetnamenin İptalinde Sürelerin Önemi
Türk Medeni Kanunu, vasiyetnamenin iptali için belirli hak düşürücü süreler öngörmektedir. Bir yıllık süre, iptal sebebinin öğrenildiği tarihten başlar ve bu süre içinde dava açılmazsa, hak düşer. Ancak her durumda, on yıllık azami süre içinde dava açılmalıdır; aksi takdirde dava hakkı tamamen sona erer. Ayrıca, yirmi yıllık hak düşürücü süre, kötü niyetli davalılara karşı uygulanır. Bu süre, vasiyetnamenin açıldığı tarihten itibaren başlar ve kötü niyetli davranışlara karşı daha uzun bir koruma sağlar.
Mirastan Çıkarma
Mirasçılıktan çıkarma ise, miras bırakanın saklı paylı mirasçısının miras hakkını ortadan kaldırmasına imkân tanır. Türk hukukunda iki türlü mirastan çıkarma durumu vardır; cezai çıkarma ve Koruyucu çıkarma (Borç ödemeden aciz sebebiyle). Mirastan çıkarma salt kişisel etkilidir. Çıkarılanın payı kendi altsoyuna kalır. Kanuna göre, mirasçılıktan cezai çıkarma ancak mirasçının miras bırakana veya ailesine karşı ağır bir suç işlemesi veya miras bırakana karşı aile yükümlülüklerini ağır ihlalle yerine getirmemesi durumunda mümkündür. Çıkarma kararı, vasiyetname içerisinde açıkça belirtilmeli ve çıkarma sebebi detaylandırılmalıdır. Mirasçılıktan çıkarılan kişi, saklı pay hakkını kaybeder ve mirastan mahrum olur.
Koruyucu çıkarma ise mirasbırakan, borcunu ödeyecek malı bulunmadığı resmi bir aciz belgesiyle ortaya çıkmış olan altsoyundaki bir mirasçısını (çocuğunu, torununu, torununun çocuğunu vd) saklı payın yarısından yoksun bırakabilir.
Bu düzenlemeler, miras bırakanın iradesine ve saklı paylı mirasçıların haklarına hukuki denge getirmeyi amaçlar.
Mirasın Reddi
Mirasçılar, mirasın kendilerine geçmesiyle birlikte murisin borçlarından da sorumlu hale gelirler. Ancak mirasçılar, mirası reddetme hakkına sahiptir. Mirasın reddi, murisin ölümünden itibaren üç ay içinde Sulh Hukuk Mahkemesi’ne yapılacak yazılı bir beyan ile gerçekleştirilir. Bu sürede miras reddedilmezse, miras hukuken kabul edilmiş sayılır.
Murisin Vefat Etmesi Üzerine Yapılması Gereken İşlemler
Murisin ölümünden sonra yapılması gereken işlemler şunlardır:
1. Veraset İlamının Çıkarılması: Mirasçılar, murisin ölümünden sonra Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak veraset ilamı almalıdır. Bu belge, mirasçıların kimler olduğunu ve miras paylarını gösterir.
2. Mirasın Reddi İçin Başvuru: Mirasın reddedilmesi planlanıyorsa, üç ay içinde Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurulması gereklidir.
3. Mirasın Taksimi: Mirasçılar, mirasın paylaştırılması için aralarında bir anlaşmaya varabilir veya mahkemeye başvurarak miras taksim davası açabilirler.
Türk miras hukuku, murisin haklarını ve mirasçıların yükümlülüklerini dengeleyerek adil bir miras paylaşımı sağlamayı amaçlar. Bu süreçte profesyonel hukuki danışmanlık almak, hem mirasçılar hem de murisin borç ve alacak ilişkileri açısından önemlidir.
Mirasçılığın Tespiti
Mirasçılık sıfatının tespitine ilişkin en önemli belge, veraset ilamıdır. Bu belge, Sulh Hukuk Mahkemesi veya noter tarafından düzenlenir. Ancak noter, yabancılık unsuru olduğunda mirasçılık belgesi çıkaramamaktadır. Bu nedenle mirasbırakan ve/veya mirasçılarda yabancı biri olması halinde mirasçılık belgesi için Sulh Hukuk Mahkemesine başvurulması gerekmektedir.
Alman mahkemeleri Türk hukukuna göre veraset belgesi düzenler; ancak bu belgeler Türkiye’deki taşınmazlara ilişkin doğrudan hukuki etki yaratmaz. Benzer şekilde, Almanya’da düzenlenen veraset belgesi de Türkiye’deki taşınmazlar üzerinde doğrudan etkili olmaz ve bu belgeler Türkiye’de resmi olarak tanınmaz. Bununla birlikte, bu tür belgeler, noter onayı veya Türk konsolosluğu tasdiki ile delil niteliği kazanabilir. Türkiye’deki malvarlığına yönelik olarak, mutlaka Türkiye’den bir veraset ilamı alınması gerekmektedir. Sulh hukuk mahkemeleri genellikle Alman veraset ilamlarını dikkate alır ve mirasçılık sıfatını uyarlayarak tanır.
Miras Durumunda Vergiler
Miras vergisi, 8.6.1959 tarihli ve 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu ile düzenlenmiştir. Vergi yükümlülüğü, hem mirasçının Türk vatandaşı olmasına hem de mirasın Türkiye'de bulunmasına dayanır. Bu nedenle, yurtdışında yaşayan Türk vatandaşları da Türk miras vergisi hukukuna tabidir. Çifte vergilendirme anlaşması olmadığı için, bazı durumlarda çifte vergilendirme söz konusu olabilir. Ancak, Almanya'da Türkiye'de ödenen vergiler mahsup edilmektedir. Çifte vergilendirme Türkiye – Almanya arasında söz konusu olmayacaktır.
Mirasçılık belgesi alındıktan sonra, mirasçılar, ölen kişinin son ikamet adresine bağlı vergi dairesine beyannamelerini sunmalı ve mirasın devri nedeniyle veraset vergisini ödemelidir. Vergi dairesinden ilişik kesme belgesi alındıktan sonra, mirasın paylaşımına veya taşınmazların intikaline ve bankadaki paraların çekilmesine geçilebilir.
Vural & Demir Hukuk Bürosu, Almanya başta olmak üzere Avrupa ve dünya genelinde yaşayan Türk vatandaşları ve Türk asıllı bireyler için uluslararası miras hukuku alanında geniş kapsamlı çözümler sunmaktadır. Avrupa'da yaşayan Türk vatandaşlarının Türkiye'deki miras haklarını güvence altına almak için her iki ülkenin hukuk sistemlerine olan hâkimiyetimizle müvekkillerimize uluslararası hukuki destek sağlıyoruz. Bu sayede müvekkillerimiz, hem Türkiye’de hem de yaşadıkları ülkelerdeki miras süreçlerini güvenle yönetebilmektedir.